logo logo
avatar
21 minutes read

2024’te müzik için yola çıkıyoruz

2024’te müzik için yola çıkıyoruz

2023’ü geride bırakmaya hazırlandığımız bu günlerde, müzik endüstrisinin ana damarının canlı etkinlikler olduğu bir kez daha tasdiklendi. Eras Tour henüz yarı yolda olmasına rağmen Taylor Swift bu yılki kazancını 780 milyon dolara taşıdı. Konser filmi ise daha ilk haftasında dünya çapında 250 milyon dolar hasılata ulaştı. Swift’i 460 milyon dolar ile Beyoncé, 240 milyon dolar ile Ed Sheeran, 275 milyon dolar ile Coldplay, 300 milyon dolar ile P!nk ve 227 milyon dolar ile Harry Styles’ın turneleri takip etti.

Bu yaz stadyumları dolduran bu büyük isimlerden Coldplay ve Harry Styles’ı izleme şansını yakaladım. Coldplay’in Amsterdam’daki gösterisi için Türkiye’den özel turlarla gelenlerin yanı sıra Güney Amerika’dan hayranları da alandaydı. Harry Styles konserini ise Viyana’da izledim. Burada da Doğu Avrupa’nın civar şehirlerinden birçok hayran, ailesiyle, arkadaşlarıyla sabahın erken saatlerinden itibaren kuyruğa girdi. Konserlerden bir gün önce kurulan merchandise satış alanlarının da müzik ekonomisinin önemli bir parçası olduğu görülüyordu.

Yaklaşık 14 yıldır tatil planlarımı sadece festival ve konserlere göre yapıyorum. Gittiğim büyüklü-küçüklü festivallerin bir şehrin ekonomisine katkı sağladığına birçok kez şahit oldum ama artık stadyum konserlerinin de benzer bir etkiye ulaştığına ilk kez bu yıl şahit oldum. Pandemi sonrası izleyicilere ne oldu ki sadece hayranı oldukları bir sanatçının konserini izlemek için kilometrelerce yol katetmeyi göze almaya başladılar?

Bilet satışında FOMO etkisi

Dünyanın en büyük konser organizasyon şirketi Live Nation’ın Başkanı ve CEO’su Michael Rapino, geçen aylarda katıldığı bir panelde konser biletlerine talebin arzın çok üstünde olduğunu açıkladı. Rapino’ya göre konserler artık müzik endüstri çarkının merkezi hâline geldi: “Bad Bunny’nin aylık dinlenme sayısı 150 milyondan fazla. 3 milyon biletini çok hızlı bir şekilde satabiliriz. Bu işin kolay kısmı. Aslında talebi biz yaratmıyoruz, talep yaratılıyor ve ardından biz de talebi satıyoruz.”

Sanatçıların sadık dinleyicileri olsa da büyük stadyum konserlerinin bu denli talep görmesinin en büyük nedeninin sosyal medya kullanımıyla artan FOMO (Fear of missing out) etkisi olduğu değerlendirmesi de yapılıyor. Yani sürekli olarak başkalarının yaptıklarına bağlı kalma arzusu, fırsatı ve günceli kaçırma korkusu... Bu canlı gösterilere gidenler, sosyal medyada paylaşım yaptıkça, onları gören başka bir kitlenin orada olma arzusu da kamçılanıyor; bu da kaçınılmaz olarak izleyici sayılarına yansıyor. Live Nation, önümüzdeki yıl stadyum konserlerinde inanılmaz bir büyüme beklediğini ve müzik endüstrisindeki sanatçıların gelir artışının çift haneli rakamlara çıkacağını söylüyor.

Canlı performanslar otel fiyatlarını da etkiliyor

Eras Tour'un Seattle ayağının ilk konseri öncesinde Swift hayranları | Seattle Refined

Amerika’nın en ünlü çevrimiçi seyahat sitesi Expedia Group’un “Unpack ‘24” raporuna göre 2024 yılında müzik için seyahat etmek isteyenlerin oranı yüzde 70 civarında. Amerikalıların yüzde 63’ü önümüzdeki yıl en az bir konsere katılmayı planlıyor. Bu talep, otomatik olarak büyük konserlere ev sahipliği yapan şehirlerde otel odası fiyatlarına da yansıyor. Ufak bir örnek vermek gerekirse, geçen yaz Amsterdam’da Coldplay’in 4 gün üst üste sahne aldığı tarihlerde booking.com’da otel doluluğu oranı yüzde 96’ya ulaştı. Sıradan bir otelin tek gecelik fiyatı ise (dönemin döviz kuruyla) 8 bin TL’den başlıyordu.

Seyahat dinamiklerindeki bu değişimle beraber, dinleyiciler sadece sevdikleri sanatçıları izlemekle kalmıyor aynı zamanda yeni yerler de keşfediyor. Seyahat planlarını müzik ekseninde yapanlardan biri de gazeteci Uygar Taylan. Taylan, bunun sebebini şöyle açıklıyor: “Seyahat planlarımın hemen hemen hepsini bir konser veya festivale bağlayacak şekilde yapıyorum. Müzik için yola çıkılan seyahatler bir başka heyecanlı oluyor. Sevdiğim grupların sosyal medya hesaplarında paylaştıkları konser duyuruları seyahat planımı etkiliyor. Genelde büyük festivallerde daha önce dinlediğim bir grubu, benim gibi dünyanın birçok farklı noktasından gelen hayranlarla aynı alanda izlemeyi tercih ediyorum. Müzik zevkime en çok hitap eden line-up hangi festivaldeyse rotamı onun bulunduğu şehre göre belirliyorum. Bugüne kadar birçok kez Barselona’da düzenlenen Primavera Sound Festivali’nde büyük isimleri izleme fırsatı buldum. Rüya gibiydi... 2024’te The Smile, Slowdive, Wild Nothing, Drab Majesty’i izlemek istiyorum. Takip ettiğim festivallerde Thom Yorke veya Björk’ün olması da benim için bonus oluyor.”

Kapadokya’daki elektronik müzik festivalleri rotada

Türkiye’de ise uzun zamandır stadyum konseri izlemedik; büyük festivaller olmadı. Efsanevi festival Rock’n Coke’un yapıldığı dönemde özellikle İran, Lübnan gibi Ortadoğu ülkelerinden buraya gelen önemli bir kitle olurdu. 2010’ların başında stadyumlarda düzenlenen metal konserleri de yakın coğrafyalardaki gençlerin seyahat rotasına girmişti.

Öte yandan enteresan bir şekilde Kapadokya, bir süredir müzik için seyahat edenlerin listesinde. Elektronik müzik festivali Echoes from Agartha geçen yıl özellikle sosyal medyada gündem oldu. Festivalin konaklamalı biletleri 1.600 dolardan başlayıp 8.300 dolara kadar yükseldi. Peribacaları arasında sabaha kadar süren bu dört günlük festivalin kitlesi ise tamamen müzik için yola çıkan yabancı turistlerdi.

Burningman gibi önemli festivallerde çalan müzik prodüktörü ve yapımcı Emiran’a “Kapadokya’daki bu festivallerin merkezinde müzik mi var yoksa mekanın egzotikliği mi?” diye sordum ve şu cevabı aldım:“Bu yıl yurt dışında tanıştığım çoğu kişiden Kapadokya’da yapılan festivallere dair sorular aldım. Bu bence çok önemli bir gelişme. Bir destinasyon olarak Türkiye’nin görünürlüğüne katkısının çok büyük olduğunu düşünüyorum. 2000’lerde İstanbul’un kazandığı, ancak sonrasında eskimeye başlayan ‘cool’ algısının yeni ve daha çeşitli destinasyonlarla ülkemize tekrar kazandırılması önemli. Bunun en iyi örneklerinden biri, Güney Kore’nin K-Pop ile güçlendirdiği kültürel pazarlama aktivitelerinin sonucu olarak, ülkeyi ziyarete gelen her 13 kişiden 1’inin ziyaret sebebinin ünlü grup BTS olmasında görebiliriz. Bu tarz konseptleri yeni ve egzotik lokasyonlarla birleştiren festivallerin çeşitlenmesini çok olumlu buluyorum.”

Emiran, bu festivallerde Türk katılımcılara daha az rastlandığı konusunda benimle aynı fikirde. Hatta bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “Burada sebep ekonomik gibi gözüküyor. Konsept, müzik ve deneyim bağlamlarında değerlendirirsek, dünyadaki müzik kültürünü geliştirmek adına yıllardır çalışan ve kendi otantik hikayesini yaratabilmiş organizasyonlara göre bile bu festivallerin fiyatları oldukça yukarıda kalıyor. Yerli müzikseverlerin katılımı da zorlaşıyor. Peki bu özel lokasyonlarda yapılan festivaller bu fiyatları hak ediyor mu? Bunun cevabını aslında katılımcılara sormak gerek. Günümüzde etkinlik katılımcılarının motivasyonu, sosyal medyadaki 15 saniyelik parti görüntülerinden epeyce etkileniyor. Bu manada müzik etkinliklerinde bile görsel kültürün, işitsel kültürü bir anlamda erozyona uğrattığını söylemek yanlış olmaz. Katılımcı kitleler de bunu deneyimlemek amacında olduğu sürece, lokasyonun kendisi veya sunulan görsel tema o festivalin line-up’ından daha önemli hâle pek tabii gelebilir. Öte yandan bence müzik veya konser odaklı yurt dışı seyahat planlamasındaki artışta, post-pandemi dönemi ekonomisinin oldukça büyük bir etkisi var.”

Echoes from Agartha Müzik Festivali, Kapadokya

Festivallere özel seyahat paketleri

Dinleyici, benzer düşüncelere sahip hayranlarla bağlantı kurmanın ve konser mekanının ötesine geçen anılar yaratmanın peşinde. Bu yüzden de birçok festivalin özel seyahat paketleri var. Hatta konser bileti alırken sizi alana yakın, anlaşmalı otellere de yönlendiriyorlar. Sony Müzik Türkiye Pazarlama Direktörü Hikmet Demirkol da seyahat planı yaparken sevdiği müzisyenlerin konserine baktığını söylüyor: “Genelde bir seyahat planı yaptığımda ilk baktığım şey o dönemde şehirdeki konserler... Benzer şekilde sadece konser ya da festival için de seyahat planladığım oluyor. Konser için İngiltere ve Avrupa ülkelerini tercih ediyorum. Bunda en büyük sebep de ulaşım kolaylığı. Amerika ve Uzakdoğu planları için çok daha fazla zaman ve bütçe ayırmak gerekiyor. 2024’te Taylor Swift’i görmeyi çok istiyorum. Bir de Reading Festival’e gitmek...”

Radyo Eksen DJ’lerinden Gülşah Turgut ise “Stadyum konserleri mi yoksa festivaller mi?” sorusuna şöyle cevap veriyor: “Seyahat planlarımı, izlemek istediğim konserlere göre belirliyorum. Birden fazla grup izleme fırsatı olduğu için festivalleri, stadyum konserlerine tercih ederim. Bugüne dek Avrupa’nın birçok şehrinde festival ve konser deneyimi yaşadım. Sanırım Almanya en rahat ettiğim yer bu konuda. 2024’te Turnstile’ı yakalamayı çok isterim.”

Konser biletlerinde fiyat artışına hazır olun

Başa dönersek… Michael Rapino 2023’te canlı müzikteki büyümenin itici gücü olarak sosyal medya, internet üzerinden müzik dinleme, müziğin küreselleşmesi, deneyim ekonomisi ve mekan altyapısının önemli olduğunu söylüyor. Rapino, 2024’te daha da büyüyen bir ekonomiyle karşılaşacağımız yorumunu yapıyor: “Sosyal medya konserlere verilmiş bir hediye. Her gün o canlı gösteriye dair bir video görmek hayranlardaki FOMO’yu tetikliyor. Sanatçılar oradan hayranlarıyla bağlantı kuruyor. Daha önce hiç başaramadıkları kadar doğrudan… Şimdi bir sanatçıyla oturuyoruz ve diyorlar ki ‘Michael, Brezilya’da 21 milyon takipçim var, benim de Brezilya’da çalmam lazım. Artık hayranlarının nereden geldiğini kendileri de fark ediyor.”

Seyahat ve müziğin harmanlanması 2024’ün de ana konusu olacak. Bu, konser bileti fiyatlarında artış demek. Yöneticiler bu durumu sosyal medyanın getirisi olarak yorumlasalar da yol ile müziğin nahif, duygusal ilişkisi de kaybolmayacak gibi... Jack Kerouac’ın Yolda kitabından bir alıntı bunu net şekilde gösteriyor:

“Sabaha karşı yola çıktık, radyoda New Orleans cazı çalıyordu, karanlıkta yıldızlar parlıyordu, yolların üzerinde dökülen ışıklar bizimle akıp gidiyordu. Arka koltukta sakız çiğneyen arkadaşlarımın sesi ve müziğin ritmi birbirine karışarak yolu, zamansız bir hikayenin sayfalarında yol alan bir konvoy hâline getiriyordu. O an, müzik yolculuğumuzun sesiydi; hissettiklerimiz, duyduklarımız, yaşadıklarımız bir notalar dizisi gibi ruhumuza işleniyordu. Hiçbir yerde olmak, her yerde olmak gibiydi, çünkü müzik bizi her yerdeydik gibi hissettiriyordu.”

0 Comment